DÖKÜLEN İNCİLERİM

İnci kolyem koptu bugün.
Yerlere saçıldı tüm incilerim.
Toplayıp dizsem yeniden,
Bir teki eksik kaldı.
Boynumda 15 incinin izi kaldı.

Birinci inci: Adı vefaydı. Bir ömür sürecekti.
İkinci inci: Şefkat: Sıcacık ısıtırdı.
Üçüncü inci: Güvenimdi.
Dördüncü inci: Aşkımdı.
Beşinci inci: Tutkumdu.
Altıncı inci: Mantığımdı.
Yedinci inci: Unutulan düşlerimdi.
Sekizinci inci: Tutunacak dalımdı.
Dokuzuncu inci: Bekleyişlerimdi.
Onuncu inci: Özleyişlerimdi.
On birinci inci: Hatalarımdı.
On ikinci inci: Öfkelerimdi.
On üçüncü inci: Günahlarımdı.
On dördüncü inci: Dualarımdı.
On beşinci inci: Eksilen yanımdı.
Müşerref ÖZDAŞ

KORKULARIM


KORKULARIM

Korkuyorum seni sevmekten. İlk defa korkuyorum. Geriye baktım çok defa. İlk defa sevmekten ve seni kaybetmekten korkuyorum. Gördüğüm rüyanın bitmesinden korkuyorum. Sana gelmekten korkuyorum. Özlemekten korkuyorum. İhtimallerden korkuyorum.

Sesim sana özlem dolu.

Gözlerime ışıksın.

Işığımı kaybetmekten korkuyorum ilk defa. Yıkıntıları süpürebilecek gücü verdin bana. Bu gücü bile kaybetmekten korkuyorum. Ne bileyim işte, belki de beni sevmenden korkuyorum. Sana acı vermekten korkuyorum.

Kış ortasında açan çiçeğimdin.

Solmandan korkuyorum. Geleceğim, bekle demiştim. Gelip de seni bulamamaktan korkuyorum.

İçimdeki çocuk sustu bu aralar.

Ya yeniden konuşmazsa benimle? Onu küstürmüş olmaktan korkuyorum. En kötüsü de senin susmandan korkuyorum.

Gülüşlerime hüzün saklı.

Onu görmenden korkuyorum. Mutlu iken zaman çabuk geçermiş. Zamanın geçmesinden korkuyorum. Girdiğim zaman tünelinin ucundaki ışıktan korkuyorum. Kalbimi sana emanet etmekten korkuyorum. En kötüsü de bir ömür sana sevdalı kalmaktan korkuyorum.

Niye ışığım soldu,

Niye güneşimdeki çizgiler?

Ellerini ısıtamamaktan korkuyorum. Sevilmeye doymaktan ama senin aç kalmandan korkuyorum. İçimde uçuşup duran kelebeğin kaçmasından korkuyorum. Ben sihirli elmayı yemekten korkuyorum.

Cennetim oldun.

Cennetten kovulmaktan korkuyorum. Destanlar vardır göz göze geldiğinde yazdırılan. Ben efsanen olmak istedim. Efsaneni duyamamaktan korkuyorum.

Umut  bakışlı sevdam,

Kucak açmış, beklerim.

Sahnelerde yankılanan sesin

Taşar sokaklara.

Oyun biter, perdeler iner.

Ben bu perdenin inmesinden korkuyorum. Oyunun bitmesinden  korkuyorum.

Doğru anlatırsan bana kendini

Doğru okursan kalbimi,

Doğru yazarım hikâyemi.

Bu hikâyeyi yanlış yazmaktan, seni anlayamamış olmaktan korkuyorum.

Gözlerinde hüzün var,

Belki birazdan

Çekip gideceksin.

Çekip gitmenden korkuyorum.

Dünya yorgun,

Sen dargın.

Gölgene her bakışında

Beni göreceksin.

Baktığında beni görememenden korkuyorum.

Geceler bitmesin isterim,

Gün doğmasın.

Düşlerimdeysen eğer sen.

Düşlerime girmemenden korkuyorum.

Mavi bir rüya idi yaşam,

Gözleri açık seyre dalınan.

Seninle birlikte seyredememekten korkuyorum.

Yitik zamanlarda kalmasın duru gölüm

İçinde kuğuların yüzememesinden korkuyorum.

Evren hangi uzunlukta

Bir cümleye sığar,

Ve kaç heceye bölünür?

En uzun cümlem sen olmalısın. Olamamandan korkuyorum.

Ben galiba saçmalıyorum.

Yazan: Müşerref  ÖZDAŞ

BİR YAŞAM ANALİZİ

Yaşamın provası yoktur. Herkesin bir sahnesi vardır. Sahneye çıkar, rolünüze başlar, oyuna devam edersiniz.. Herkes kendi sahnesinde ve her defasında farklı bir oyun sergiler. Bu oyunu diğer sahnelerden, diğer oyuncular da izler. Birbrlerinin oyununu beğenir ya da beğenmez, alkışlar ya da alkışlamaz. Bazen duraklar, bomboş bakarsınız. Rolünüze ara verirsiniz en depresif anlarınızda. Geri dönüp çokça bakarsınız. Çokça eleştirirsiniz kendinizi ve başkalarını. Özellikle de başkalarını.

Bir süreçtir yaşanan. Belki bu sürecin sonunda sahneniz değişecektir. Başka bir sahnede, oyuncularla birlikte rol alacaksınızdır. Onların tecrübelerinden faydalanacaksınızdır. Öyle de olsa ara verilen zamanlar olacaktır, olmalıdır…Dinlenme molaları, sahneden inilen, makyaj tazelenen zamanlar olacaktır.

Yaşam bir yoldur. Yola çıkarsınız, önceden geçilmemiş yollardan geçersiniz. Gittiğiniz yolda aracınız da bozulabilir. Trafik levhalarını fark etmeyebilir, fark etseniz de uymayabilirsiniz. İçinizdeki canavarı başıboş da bırakabilirsiniz. Ne zaman bir dönemece geleceğinizi bilemeyebilirsiniz. Diyelim ki her şey yolunda…Yine de sizden olmasa da karşınızdan ya da arkanızdan gelenlerin yaptığı hatalar size de kaza yaptırabilir. Duraklamanıza ve tabii ki hedefinize varmanızda gecikmeye sebep olabilir. Ya da başka bir yola saparsınız. Bu yol belki bir öncekinden daha tehlikeli, belki daha kolaydır. Belki yolunuzun üzerinde hiç benzin istasyonuna da rastlamayacaksınız, benzininiz bitecek ve kalakalacaksınız. Belki otostop yapmayı deneyeceksiniz. Belki de yaşamınızdaki en güzel tesadüf ile karşılaşacaksınız. Bir masal veya filmdeki gibi….

Peki ne yapacağız? Hiç yola çıkmayacak mıyız? Yeni yerleri hiç merak etmeyecek miyiz? Düşlemeyecek miyiz? Hayallerimizi avuçlarımıza mı hapsedeceğiz? Hayır…elbette hayır.

Ne olursa olsun sahnelere çıkacak, oyunumuzu oynayacağız. İzleyicimiz tek kişi olsa da. Gerekirse ara verip tekrar başlayacağız. Yollara da düşeceğiz elbet. Yollarda da duracağız, molalar vereceğiz. Belki gönül dolusu, iç ferahlatıcı manzaralar da izleyeceğiz yol boyu. Gideceğimiz yolun düz olmadığını bileceğiz. Tehlikesiz olmadığını bileceğiz. Ama yine de gideceğiz…Yolda karşılaşılan diğer yolcuların farklı yerlere gittiğini, farklı yerlerden geldiğini bileceğiz.

Yaşam böyle bir şey işte… Yola çıkar, devam eder, bazen mola verir, yine devam ederiz… etmeliyiz… Çıktığımız yol bizi mutlaka bir yere götürecektir.

Yaşam yolculuğunuz keyifli geçsin…
Müşerref ÖZDAŞ